21 Aralık 2014 Pazar

Kapılarını Çaldığım Hikâyeler


Eskiden varlardı… Bir kitapta, bir filmde, küçük bir anlatıda yâda bir arkadaş sohbetinde çıkarlardı karşıma, peşine takılıp gitmek istediğim hatta mümkün olsa kendi hayatıma hiç dönmek istemediğim o hikâyeler.

Ne zaman yorgun düşsem, bunalsam kapılarını çalardım. Onlardan biri gibi hissetmek iyi gelirdi, çünkü eskimiş, hayatın tozlu yollarında yürürken kirlenip, aşınmış benliğimi çıkarıp bir kenara koyar, onlardan biri oluverirdim satırlarında yürürken.

Sonra birden bir şeyler oldu. Yavaş yavaş mı oldu, yoksa aniden mi hatırlayamıyorum. Tek bildiğim ne olmuşsa olmuş, kapılarını çalabileceğim hikâyeler bulamaz olmuştum. Bir aşığı okurken aşkı, bir kahramanı okurken cesareti iliklerine kadar hissedebilen ben yoktu artık. Hangi cümleye, hangi satıra, hangi sayfaya yolum düşse sıradanlığa takılır oldu ayaklarım. Sonu bilindik hikâyeler çıkmaz sokaklar olmuş sarmıştı etrafımı. 

Anlaşılan hayat ninniler söylemeyi bırakmıştı artık bana. Yaşlanmak mı, yoksa büyümek mi deniyordu bu çeşit durumlara. Sonunu bildiğin hatalar vardı artık. Herkesin hikâyesinin az çok birbirine benzediğini bilmek çok şeyi değiştiriyordu. Sanki biri sana okuduğun romanın sonunu söylemişte, tüm heyecanını kaybettirmiş gibi. Bir hikâyeye dalıp oradaki karakterler gibi hissetmek çok daha zordu.

Bir filmde hikâyenin romantik kısmından ziyade kurgunun nasıl olup da tek bir kız etrafında dönüp durduğu meşgul ediyordu artık zihnini. Özel karakterler, güzel kızlar, yakışıklı çocuklar, zeki kahramanlar sinir bozucuydu. Onları bulabileceğine dair inancını yitirdiğinden olsa gerek. 

İnsan hiçbir zaman hikâyelerin elinden tutmasına izin vermeyecek kadar büyümemeli.

Nerede hata yaptığımı bulurum er geç.


Sevgili Zeze; 

bir az daha bekle beni. Dönmenin bir yolunu mutlaka bulacağım. 

Ahzen eser 

5 Kasım 2014 Çarşamba

Kendimi Koyduğum yerde bulamıyorum !

Kendini Aramak, Bulmak Ve Sevmek


Buralarda biyerlerdeydim aslında.. Beni sevdiğine inandığım insanların uzanabileceği kadar yakında..
Ne ara böyle oldu!?
 İçimdeki güven koyboldu, ardından beni de sürükleyerek..
Mağdur edebiyatı yapmaya hiç gerek yok zira bu birazda benim seçimim.Yakınken incinirsen uzaklaşırsın ve kaçtığın yerde kendinden bir şeyler bırakırsın mutlaka. Öncesi rahattır ama bazen içine saplanır bir şeyler.. geldiğin yer, dahası bu gidiş  korkutur seni.. Ve tabi "Ya herkesten nefret edersem" düşüncesi.. Çok sevmek isterken, ne ara insanlardan kaçan, kendinden uzaklaşan hiçbirşeyi de kovalamayan biri haline geldiğine şaşırsın. 

Aslında bu tipik bir konumlandırma sorunu..
 Hani fotoğrafı hangi açıyla çektiğin; manzaranını belirler ya 
buda benzer birşey hayatındaki kimi insanlara yanlış açılardan bakıyorsun ve düzeltemiyorsun da çoğu kez..
Çok sevmen gerekirken bıraktıkların, bırakman gerekirken tutup çok sevdiklerin var..
Ama bir şey var, tüm bu karmaşayı bana sevdiren birşey..
"Acı = sevgi " formülünü bir kez öğrendiğinde, sevdiklerin için acı çekmeyi göze alabilen biri haline geliyorsun. Ve tabi bu kez daha az seviyorsun.
Çünkü gidebileceğini öğrendin .. 
Kilitlerin ,zincirlerin hiçbir işe yaramayacağını öğrendin, Fedakarlıkların ve hatta vefanın da..

Her yeni sevgi girişiminde kendine meydan okuyorsun; Haydi bakalım diyorsun Var mısın yeniden acı çekmeye; bile isteye?..
Ben yine de varım.. 


30 Ekim 2014 Perşembe

Haklı ama mutsuz etmeyecek kararlar vermek


Haklı Olmak Yada Mutlu Olmak

Seçimler her daim zordur; çünlü her seçim bir vazgeçiştir.
Biriyle tartışırken ya onu ezersiniz; yani elinizdeki lehinize olan tüm kartları oynayıp haklı olmayı yeğlersiniz
Yada; gururunuzdan vazgeçip aman neyse ne, haklı olsam ne olacak; o üzüldükten  sonra dersiniz..
Zor anlardır bunlar; çünkü erteleyemezsiniz.. anlık bir kararla meydana gelir her şey..

Ben bu durumu bir aracın otobanda bir yayaya çarpmasına benzetiyorum..
Suç yüzde yüz yayanın da olsa, onu orada bırakamazsınız.. Yaralıdır ve yardıma ihtiyacı vardır.. 
Evet bazı durumlarda haklıyızdır, hemde yüzde yüz, lakin bazen vazgeçmek kazanmaktır çünkü karşı taraf yaralıdır..
En iyisi 10 yıl sonra şimdiye döndüğümüzde bizi haklı ama mutsuz etmeyecek kararlar verelim ve şu kısacık hayatta çokça sevelim..

Bu yazıyı sevgili dedemin bize hep söylediği güzel bir dörtlükle kapatmak istiyorum:

"Ben muhabbete veririm akçemi
Sen kazan , rüzgara ver
Muhabbete vermediğin akçeni 
Hekime, hakime, nar'a, kar'a ver"..

Gönül akçelerinizi, muhabbete harcayacağınız güzel günler diliyorum efendim...

Bir Sonbahar Gezintisi


Nefes Almak...








Bunalmış ve yorgun hissettiğim  zamanlarda, yürüyüşe çıkmak kadar bana iyi gelen bir bir şey yoktur..
İşte bu fotoğraflarda böyle bir güne ait..
Paylaşmak istedim; zira bana göre sıradan bir yürüyüş değil bu.. O gün, sanki nefes aldığımı hissettim, evet dedim hayattayım.. Aslında yaptığım İstanbul'un tenha ve temiz ara sokaklarında dolaşmaktı sadece..


Ama bence bu istanbul'da yaşayabileceğim nadir lükslerden biri..



Elbette; Pahalı plazalarımız, ultra lüks alışveriş merkezlerimiz var artık lakin bu da başka bir yoksunluk boyutu kattı yaşamlarımıza; evet bizler biraz doğa fakiriyiz..

Bir kitapta şöyle bir cümle okumuştum: "Dünya artık kocaman bir şantiye gibi".. 
Şimdi elbette çeşitli haklı itirazlar gelebilir.. Bunlar sadece hissettiklerim..

Bence bu sokaklar çok değerli.. Zaten her sokağından deniz görülebilen semtlere sahip bir şehre; hangi çirkinlik yakıştırılabilir ki...
Vaktiniz olduğunda mutlaka gezin,İstanbul'un eskiye dönük ruhunu ve mizacını kaybetmemiş bu canım sokakları..

25 Ekim 2014 Cumartesi

Neye niyet neye kısmet.. Haydi Bakalım Başlasın Diyet!

Kilo vermek mi ? Zorunda mıyım..




Kilo vermek istiyorum, dünyadaki milyonlarca insan gibi. 
Bu cümle sıradanlaştı artık, kilo vermek istemeyen mi var.. 
Hemen herkesin ortak derdi haline geldi. Bunları yazarkenki memnuniyetsizliğim, neden çikolata yemeyecekmişim, (ki ölçseler vücudumda kandan fazla kakao çıkar:) böyle yaşanır mı ?! memnuniyetsizliği değil. Bu meselenin global olarak herkese dayatılmasında sorun.. Elbette sağlıklı yaşalım, kilo verelim, göbişimizdeki yağlardan kurtulalım.. elbette uzun yaşamalıyız dünyanın bize ihtiyacı var. ( Hem daha roman yazıcam ben:)

Ama.. 
Bize dayatılan bu zayıf ve fit olma düşüncesinden cidden nefret ediyorum.. Eğer bir yerde olmak değil görünmek önemli hale gelmişse orada bir şeyler yanlıştır zaten..

Bir ara 10- 14 kilo kadar vermiştim, Eskiden motive olmak mümkündü; başkalarının beni nasıl gördüğüyle.. O zamanlar spor yaparken beğenilme hayali kurardım, motive olmak için.. Ama artık pek ilgimi çekmiyor, zira insanların düşüncelerine göre yaşamımı biçimlendirmenin bedeli ağır oluyor. 
Kendine niye böyle olman gerektiği sorusunu sorduğunda, 
doğru dürüst bir yanıt almanın önemini anlIyorsun yaşayıp,yaşlandıkça...

Peki insanlar tarafından beğenilmek yada sevilmek istemenin nesi yanlış? Yanlış değil elbette duygusal olarak ihtiyacımız var buna zaten ama bu gereksinimi nasıl karşıladığımız çok önemli yoksa zaman geçtikçe doymak bilmez başka boşluklara düşüyoruz, ruhsal boşluklara.. 

İşte böyle popüler kültürün yada çağın dayatmalarına karşı isyanla dolu olduğumdan olsa gerek,
işin görünmek kısmı ilgimi çekmiyor.
Aman zayıflarsın, sonrada başka bir kusurunu bulurlar arayanlar..

Sağlıklı bir yaşamı arzuluyorum sabah kalktığımda enerjik uyanmak, 
hedef ve hayallerime ulaşmaya çalışırken, sağlığım yüzünden durmak istemiyorum.
Bu yüzden beni motive edecek bir şeyler yapmalıyım derken; 


Canan karatay'ın kitabı geçti elime "Karatay Diyeti"
Oldukça akıcı ve anlaşılır bir dille ve ikna edici bir anlatım tarzıyla yazılmış.
 Benim problemim çikolata yememle doğru orantıda olduğundan kitap şimdiden sardı.

Kitaptan Bir bölüm aktarıyorum:

"Sık sık yemek metobolizmayı hızlandırır ancak  kan şekerimiz ve insülinimiz de sürekli olarak yükselmekte ve yüksek kalmaktadır.Yüksek kan insülün değerleri,yağların yakılmasını değil vücutta depolanmasını sağlar."





23 Ekim 2014 Perşembe

Google'da Çalışacak Kadar Akıllı Olmak

Google adını başlığında kullanarak dikkat çekmek gibi akıllıca bir yöntemle, bu yazıyı hazırlamama neden olan kitap : "Google'da çalışacak kadar akıllı mısınız?" 

Normalde sevmem buram buram reklam kokan kitapları ama kendimi sınama isteğim baskın geldi bu defa.. Kitabı kısa bir ön incelemeden sonra hemencecik aldım.. 

Sonuç resimde net olarak görülmekte:

Şaka bir yana; O kadar akıllı değilim :) ve ayrıca böyle bir hedefim de yok zaten.. 
Peki kitabı neden aldım? 

Kitapta, önemli kurumların iş görüşmelerinde sordukları zekaya dayalı soruların olması dikkatimi çekti. Neye göre değerlendiriliyoruz? sorusunun cevabını arıyordum diyebilirim. 

yok canım artık derdirten mülakat sorularını, bilmecelerini ve google'ın entelektüel meydan okumalarını ilgiyle okudum. Zeka soruları sormanın ve cevaplarını analiz etmenin çok daha büyük bir zeka gerektirdiğini anladım.

 yakaladığım ufak ama önemli ayrıntıların insan ilişkilerinde işime yaraması da muhtemel..

Kısacası; farklı detaylar ve değinilen kısa ama önemli noktalar olmasına rağmen bana göre Kitap mülakat sorularına ilgi duyanlar için yazılmış :)













21 Ekim 2014 Salı

İnternette ne yapsak ?

Herkese selamlar.. Bugün konumuz; internette gelir elde etmek için değerlendirebileceğiniz kaynaklar, .. Bende dahil internette vakit geçiren pek çok insanın peşine düştüğü bir konu fakat sanıldığı kadar kolay değil. Her şeyin an be an değiştiği ve dönüştüğü enformasyon çağındayız artık.

Bugün moda olan yarın unutulabiliyor, trendleri hem özelde hem ticari boyutta takip edebilmek ve bu trendlere göre içerik üretmek gittikçe daha da zorlaşıyor.

Evet çok büyük ve büyülü bir dünya var, ama kapısını aralayıp içine girdiğinizde değişimin hızına ayak uydurabilmek için delicesine çırpınmak gereken, bir koşu bandı misali, tempolu aktivite yapmanızı gerektiren bir oluşum içinde buluyorsunuz kendinizi..

 İlk başlarda internette yapılan, işlere baktığınızda şöyle bir hataya düşmeniz oldukça muhtemel
" ne var canım bunları yapmakta! " çok şey var efendim, evet gördüğünüz ürün yada tasarımlar veyahut fikirler muhteşem olmayabilir ama biri sizden evvel bulmuş, kullanmış, üretmiş ve dahi pazarlamış..
Siz geride olmanın dezavantajıyla ondan çok daha iyisini yapmak durumundasınız.
 Bu işe girecekler için gerçekten önemli bir uyarı..

İkincisi Eğer ticari beklentileriniz büyükse,Vasat olmayı aklınızdan bile geçirmeyin..
Yapılmış bir şeyin tekrarını yapmak, çok benzerini üretmek sizi ileri bir hedefe taşımaz, altından kalkabileceğiniz mantıklı riskler alın.

Evet efendim, biz uyarımızı yaptık , aman hiç bulaşmayın :) dedik, gelelim adreslere
Aşağıda açıklayacağım web sitelerin çoğunu kendim bizzat denedim, birkaç tanesinede yakın zamanda sosyal medya araştırması yaparken rastladım :

İlk Durağımız;


El İşlerinin Büyülü Dünyası Etsy:






Gerçekten özel ve taklit edilecek kadar başarılı bir site..
Dawanda gibi bir kaç rakibi olsa da alanında lider, şimdilik diğerlerini es geçiyorum.
El yapımı her tür objeyi satabileceğiniz bir yer.. Dünya çapında potansiyel bir çok müşterisi olmasına rağmen genel olarak Amerika-Avusturalya-İngiltere ve Kanada gibi ülkelerden ilgi görmekte

Etsy'de satış yapmayı düşünenler için temel gereksinimler

1.Orta seviyede ingilizce
2.  Kredi kartı& Paypal
3. Güzel fotoğraflar
4. Orjinal el işçiliği ürünler

Ama site başarılı demek, her koyduğunuz ürün satılıyor demek değil, bu işe gireceklere detaylı bir ön çalışma yapmalarını şiddetle öneriyorum. Rekabet edebilecekleri bir alanda satışa başlamalarını ( en az 100 ürün ) tavsiye ediyorum.


2. Stock fotoğraf siteleri; Benim yeni başlayanlar için önerdiğim site: Fotolia

Türkçe desteği olması ve üyelik aşamasında istock kadar zorlamaması gibi artıları var.

Fotoğraf çekmeyi sevenler için,hem keyifli, hem kazançlı bir yol olabilecek stock siteleri, bu işle en ince ayrıntısına kadar uğraşmaya gönüllü ayrıca grafik tasarım bilgisine sahip olanlara tavsiye ediyorum
Ama sakın ola ki benim gibi iki objeyle iki fotoğraf çekerim ne olacak ki diye düşünerek girmeyin bu işlere
Zira fotoğraf başına ödenen maliyet oldukça düşük. Artı olarak göründüğü kadar sıradan bir iş değil,eğer çok gezen biri iseniz ve dışarıda güzel ve kaliteli fotoğraflar yakalayabiliyorsanız harika ama eğer kapalı mekanda ürün çekimi yapmak istiyorsanız, maliyeti göz önüne almanızı öneririm.

3. Ayakkabı tasarımlarına İtalyan dokunuşu;  Aliveshoes


Görünce Aman Allahım!diye bir heyecanlandım sormayın ;) aslında ayakkabı tasarımıyla alakam olmamasına rağmen sitenin yalın görünüşü güçlü bir imaj bıraktı bende.. işin içine İtalya ustalar ve yüz yılı aşkın süredir var olan bir marka girince, ne duruyorsun helva yapsana moduna girdim hemen, zaten o mod yüzünden şu genç yaşıma rağmen bir çok tecrübem var bu ticaret işlerinde..

Neyse gelelim işin nasılına:

Site elbette ingilizce ama kullanım kolaylığı sağlayacak oldukça sade bir arayüzü var
3 tane üyelik şekli mevcut :
1. Başvuruyorsunuz, uygun gördükleri başvuruları haftalık olarak değerlendirmeye alıyorlar
2. Siteye tasarımcı olarak katılmış 15 kişiden tavsiye almak (wow! ben daha adını yeni duydum, ne onbeşi! )
3. Üyelik için  19 Euro ödemek ( Mantıklı) 

Bugünlük benden bu kadar yazının ikinci ve üçüncü partlarında görüşmek üzere



 Nesibe Eser
















20 Ekim 2014 Pazartesi

Yeni ve dikkat çekici hobiler


Bugün oldukça ilgi duyduğum bir konu başlığı ile karşınızdayım..
Konumuz hobiler.. gün geçtikçe daha çok insanın ilgisini çekmeyi başaran uğraşlar sadece boş zamanı değerlendirmek için yapılmıyor artık, Bu işten para kazananların sayısı gün geçtikçe artmakta.. 

Hobiler deyince akla gelen sadece resim, boya, seramik gibi köklü uğraşlar değil artık.. yeni trendler bu alanıda ele geçirmiş durumda. 
Annem bu işlerle oldukça ilgili olduğundan benimde bu işlerle aram iyi (öhö öhö) :) 
Hele pinterest'e girdiğimde iş çığırından çıkıyor resmen..
Yani insanın aklını çelecek o kadar güzel uğraş var ki zaman olsa insanın hepsini yapası geliyor lakin; zaman problem işte.. İnternet bu işler için inanlımaz güzel ve yararlı kaynaklar sunuyor ücretli yada ücretsiz.. Üç beş kelime ile ingilizce arama yapabilen herkesin erişebileceği sayısız kaynak var. Bu güzel evet hatta harika ama bir yandanda bu bizi doyumsuzluğa itiyor zira örneğin diyelim bir şal ördünüz bir bakıyorsunuz sizden 5 kat iyisi çoktan örülmüş :) yani bilgi çağının gerekliliklerinden biri olan ilerlemek gerekliliği bu alanda da vaki 

Gelelim Benim dikkatimi çeken yeni jenerasyon hobilerimize:

Resimlere tıklandığında web kaynaklarına ulaşabilirsiniz! (Telif haklarına saygılıyız! )

İlki Taş Boyama Sanatı/Stone Painting 





   bence oldukça keyifli ve diğerlerine göre daha masrafsız.. Bu sevimli taşlar ev dekorasyonunda kullanılıyor genelde resim  konusunda çok yetenekli olmasamda  yapılacaklar listemde..











Amigurumi/ Örgü Oyuncaklar 


Kullandığımız çoğu şey hakkında sağlıklı mı, sağlıksız mı ?tartışmalarının yapıldığı günümüzde, plastik oyuncaklara alternatif sunan eğlenceli bir uğraş.. 



Kanzashi Çiçekler/Kanzashi Flowers


Kurdele ve kumaşlarla yapılabilen  bu çiçekler taç, toka süslemelerinde kullanılıyor genellikle.. yapımı çok zor değil biraz emek ve dikkatle güzel şeyler çıkıyor ortaya..


Elbette kullanım alanı yukarda yazılanlarla sınırlı değil, ev süslemelerinde yapma çiçek formatında kullanımı ve ilaveten başka objelere yapıştırılarak yine süsleme amaçlı kullanım şekilleri de mevcut.


Quilling/ Kağıt Kıvırma Sanatı 

Bu şeker şeyler kağıtları özel araç ve gereçlerle kıvırarak yapılıyor; Sticker olarak marketlerde rastlamanız mümkün lakin kullanım alanı sadece bununla sınırlı değil; hediye kartı ve duvar süslemesi olarak da kullanılıyor. 


Bana göre sabır isteyen ama oldukça zevkli bu uğraş ..

Keçe İğneleme/ Needle Felting



Bir iğne yardımızla keçeye şekil verilerek yapılan sevimli objeler süs eşyası yada iğnedanlık gibi çeşitli amaçlarla kullanılıyor. 




Yukarıda anlattıklarımdan biraz daha zor zira keçeyi şekillendirmek için defalarca denemek gerekebiliyor, ama bir o kadar mübtelalık yapabilen bir uğraşı.. 


Evet Bu yazılık ta bende bu kadar.. 
Ne diyeyim hayatta sizi tek uğraştıran şeyler bunlar olsun :)


















 

Gezgin Alıntılar &3

Sam Horn
30 Adımda Özgüven
20. sayfa


19 Ekim 2014 Pazar

Gezgin Alıntılar

19.Sayfa

Dünyanın Üç Yüzü 

Mustafa Ulusoy 



~Günün rastlantısal alıntısı~

"Önümüz hep yoldur, kat be kat açılan.Her yolun başka bir yola kavuştuğu bir yolculuksa dünya hayatı, hep birşeyler eksiktir.Yolculuk demek zaten eksik olanın peşinde olmak demektir."

18 Ekim 2014 Cumartesi

Okur-Yalnızlık

"Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan "Türkiye Okuma Kültürü Haritası"ndaki sonuçlara göre, Türkiye'de düzenli kitap okuyanların oranı  %0.01"

Kitap okuyan insan yalnızlığı diye bir şey var ama bunun rakamlara dökülmüş tanımını görmek şaşırttı beni.. yahu meğer ben melankolik falan değilmişim baya baya yalnızmışız.
Ayrıca özel olduğuma dair inancımda pekişti doğrusu, Türkiye'de 00,1' lik kesimdenim nede olsa. Hani şu televizyon izlemek yerine odasına gidip kitap okuyan kesim.. 
Neden bu haldeyiz çünkü Kitap okuyan deyince bu ülkede akla halkın tüm kesimleri gelmiyor. Akla ilk gelenler; öğrenciler, yazarlar, entel kesim vs.. Okumak eylemi bir bilinçlenme faaliyeti olduğundan buna sosyal etkilerden arındırarak bakmamız pek gerçekçi olmaz. "Bilinçlenme" hep elimizden altında olan, heryerde karşılaştığımız ama aslında bu çağda yasaklı olmaya aday bir kavram bence..
Birileri toplumun bilinçlenmesinden oldukça rahatsız zira bilinçlenen insanın talepleri artıyor.

Türkiye de bilerek oluşturulduğuna inandığım "inek öğrenci" kavramı gibi daha üzerinde dursak ve derinine insek bilinçsel bir yozlaştırma ile karşılacacağımız bir sürü şey var.Evet hayata dair herşey kitaplarda bulunmuyor ama hiç kitap okumayanlar hayatta buldukları çoğu şeyi doğru konumlandıramıyor.

Okumak kavramı Türkiye'de yeniden tanımlanmalı bence.. bu kavramı toplum için daha olumlu ve daha özenilebilir bir hale getirilmeli.  mesela kitap okuyor diye çocuklara hediye almak yerine, kitap kavramını hediye haline getirmeliyiz.
Aslında o kadarda zor değil zira okumak aslında bir hayalgücü faaliyetidir. sinema gibi önünüze seçilmiş sahneler konulmaz hayalinizdeki simgeleri yerleştirerek özel bir şeklide sahnelersiniz cümleleri ve hikayeleri..

Sayfalara göz gezdiren sıkılır elbette ama sayfalar arasında gezinenin sıkılmayacağına eminim ;) 









Gezgin Alıntılar

18.Sayfa

Alıntı yapmayı severim, bir kitaptaki güzel cümleleri süzmek önemli zira kitabın tümünü hatırlamamız pek mümkün olmasa da o tek cümle ile kitap, okunmaya değer olduğunu kanıtlar. 
Piyango gibi bir şey bu.. internette böyle güzel cümlelere rastlayıp, okumaya karar verdiğim pek çok kitap var.Bence bu konuda ilginç ve daha yenilikçi şeyler yapılabilir.bunu arkadaşımla tartışırken şöyle bir fikir ortaya çıktı: 

Ayın 18'inde herhangi bir kitabın 18. sayfasından bahtımıza hangi alıntılar düşer.

Haydi bakalım yolculuk başlasın ilk durağımız bir roman ve ilginçtir ki alıntı ismimle oldukça alakalı özetle; Kelimeler yetmiyor ;)


Hakan Günday- Kinyas ve Kayra sf: 18

"Hiçbir zaman tam anlamıyla düşüncelerimizi söylememize yetecek kelimelerin yeryüzündeki lisanlarda bulunmadığını uzun zaman önce anladım".

17 Ekim 2014 Cuma

Okumak; Ayrıcalıklı Bir Davet